TR | EN

Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de dünyaya gelen Aziza Mustafa Zadeh, müzisyen bir ailenin içinde doğdu. Babası, piyanist ve besteci Vagif Mustafa Zageh, MUGAM olarak bilinen geleneksel Azerbaycan müziği ile cazı birleştirmesiyle büyük bir üne kavuştu. Eşi Eliza Mustafa Zadeh klasik müzik eğitimi almış Gürcistanlı bir şarkıcıydı. Aziza çocukken birçok sanat dalından hoşlanmaya başladı – dans etmek, resim yapmak, şarkı söylemek – ve üç yaşındayken babasıyla sahnelere çıktı, vokal doğaçlamalar yaptı. Fakat ona asıl ün kazandıran piyano yeteneği oldu.

Küçük yaşta klasik piyano çalışan Aziza, JS Bach ve Frederic Chopin’in bestelerine duyduğu heyecana rağmen, doğaçlamaya da yatkın olduğunu kısa zamanda gösterecekti. “Fazla çalıştığım söylenemez. Eğer gerçekten çaldığımı hissetmiyorsam, bırakıyordum” diye itiraf ediyor sanatçı. Babası trajik bir şekilde 39 yaşındayken sahnede hayatını kaybedince, Aziza büyük bir şok yaşadı ve bu onun hayatında bir dönüm noktası oldu. Yaşadığı bu olay karşısında annesinin verdiği tepki, kendi kariyerini sonlandırmak ve kendini kızının müzik eğitimine adamak oldu. Annesi şu an kızının menajerliğini yapıyor ve Aziza yeni eserler üretirken her zaman onun yorumlarına göre hamleler alıyor. “Anneme güveniyorum çünkü klasik müzik eğitimi almış biri olarak oldukça deneyimli ve babam sayesinde  bir caz geçmişi var.” diye açıklıyor Aziza. “Aynı zamanda edebiyat, müzik ve tarih hakkında oldukça bilgili.”

On yedi yaşına geldiğinde Washington DC’de, Monk’un bestelerini kendi mugam tarzında çalarak Thelonious Monk piyano yarışmasını kazandı. Kısa bir süre sonra annesiyle Almanya’ya taşındı ve kendine özgü müziği üzerine çalışmaya başladı.

1991 yılında “Aziza Mustafa Zadeh” adlı çıkış albümünü yayınladı. Onun kendi kökleri ile klasik müziği ve cazı buluşturabilen, olağandışı ve dikkat çekici bir ses olduğu hemen anlaşıldı. Bu erken gelen olumlu yorumlar 1993’te Always ile birlikte arttı: O yıl Aziza hem ECHO ödülünü hem de German Phono Association’ın verdiği caz ödülünü kazandı. Yetenekleri o kadar etkileyiciydi ki caz müzisyenlerinden oluşan ünlü bir grup onu 1995’te “Dance Of Fire” stüdyosuna davet etti. Kendine çok az güvenen birçok sanatçı usta gitarist Al Di Meola, bas gitarist Stanley Clarke, eski Weather Report üyesi baterist Omar Hakim ve saksafoncu Bill Evans’ın seviyelerinin altında ezilirdi fakat Aziza kendi müzikal katkılarıyla bezenmiş, kusursuz bir albüm çıkardı. “Aziza hem bir besteci hem de bir icracı olarak tam bir dahi. Onun müziğini dinlerken aslında onun kültürünü, Azarbaycan’ı dinliyorum. Bu yüzden onun müziği benim için klasik cazdan daha anlamlı.” diyor Di Meola.

Londra ve Paris’ten İstanbul ve Tel Aviv’e uzanan, Avrupa sınırları içinde ve dışında dolup taşan konserlerinin yanı sıra 1996 yılında çıkardığı “Seventh Truth” albümünün kapağıyla bir hayli ilgi gördü; albüm fotoğrafında üzerini saçlarının dalgalarından başka bir şey örtmüyordu. Belki de bu fotoğraf içindeki müziği yasıtıyordu: sadece ses ve sadece piyano. Bir sonraki albümü, Jazziza, “My Funny Valentine” ve Dave Brubeck’in “Take Five” gibi caz klasiklerinin seviyesine erişmiş bestelerinden oluşuyordu.

Londra’da Abbey Road Stüdyolarında kaydedilen Shamans, piyano klasiklerinin etkilerini Bach Zadeh veya Portrait of Chopin gibi eserlerinde muazzam bir şekilde gösteriyor; ve aynı zamanda Ladies of Azerbaijan veya Sweet Sadness gibi bestelerinde bulunan kendine özgü vokal tekniklerine kapılarak, Aziza müziğinin farklılıklarını bir araya getiriyor. Albüme isim veren parça Aziza için farklı bir yoldu çünkü buğulu, gizemli bir dünya yaratmak için sadece perküsyon, cırcır böceğinin sesini ve kendi sesiyle oluşturduğu kayıtlar kullanıyordu. Bunu şöyle açıklıyor: “Bu hayatta maneviyat benim en çok değer verdiğim şey. Şamanlar çok özel insanlar – seni iyileştirirler.”

Caz piyanist-şarkıcı-besteci Aziza Mustafa Zadeh’in CD’si Contrasts 2006’da Jazizza Recods Stüdyo’da kaydedilmiştir. Bauer Stüdyoları’nda mikslemiş ve düzenlenmiştir.

Aziza Mustafa Zadeh - Contrasts 2 Opera Jazz

Bolca Liszt, az miktarda Shuhmann, biraz Ravel ve Rimskiy-Korsakow alın ve bir tutam Bach ekleyin. Bütün bunların yarattığı kotrast yetmiyormuş gibi Aziza Mustafa Zadeh bu karışıma cazı da katar – bolca caz – ve doğum yeri Bakü’nün müziği Mugam’ı da unutmaz.

Aziza Mustafa Zadeh’in eserlerinde birçok kontrast bulunur. Bu çelişki, Aziza Mustafa Zadeh’in seyircilerini eğlendirmek için elleri ve sesi arasında gerçekleştirdiği ve 1991 yılından beri çıkardığı CD’lerde ölümsüzleştirdiği kavgadan kaynaklanmaz.

Aziza Mustafa Zadeh bir piyanist, tıpkı oldukça beğeni toplayan, 1979 yılında erkenden aramızdan ayrılan jazz piyanisti ve besteci babası Vagif Mustafa Zadeh gibi.

Aziza Mustafa Zadeh bir şarkıcı, tıpkı akıl hocası ve can yoldaşı annesi Eliza Mustafa Zadeh gibi. “Opera Jazz” konserinin öncesinde de görüldüğü gibi piyanist ve şarkıcı kimliği sürekli karşı karşıya geliyor ve kontrast oluşmaya devam ediyor.  Bir yanda meleklerin hikayesini, koruyucu rüyaları, yalnız yunusları, siyah ve kırmızı kardeşleri anlatan piyanist-besteci – romantik imgelerin sahibi bir cazcı ...

Diğer bir yanda tamamıyla yeni bi dünya: Etkileyici operanın dünyası. Mozart. “Figaro’nun Düğünü”ndeki Countess Almaviva’sı, “Don Giovanni”den Donna Annası ve Sihirli Flüt’deki Queen of the Night Aziza Mustafa Zadeh’in sesiyle hayat buldu. Verdi’nin “The Power of Destiny”ndeki Leonora’ya ses olur ve Handel’in Pers aryasında, "Ombra mai fu"ya, ya da bilinen adıyla “Largo”ya hayat verir. Sesi mezzo-soprano’dan en yüksek koloratüre bir anda değişebilir ve piyanosu her zaman sesine eşlik eder. Burada bile Aziza Mustafa Zadeh’in severek kullandığı o zıtlık duyulabilir: sade müzik.

Ve belki de Pergolesi’nin “Se tu m’ami”si, Aziza gibi muazzam bir şarkıcı, piyanist ve besteciyi anlatabilir: “Non perche me piace il giglio gli altri fiori sprezzero.” – “Zambak beni mutlu ediyor diye diğer çiçekleri görmezden gelmek zorunda değilim.”